Çikolata İçin Teşekkür Ederim Öğretmenim!

1995-1996 eğitim sezonuydu. Kıyıda köşede kalmış, bu sebeple çok sık öğretmen değiştirilen bir okulda dördüncü sınıf öğrencisiyken ismini hafızama kazıyamayacak kadar kısa bir süre dersimize giren ama bıraktığı iz ile hâlâ zihnimde yer edinen bir öğretmenim var idi. Sürpriz sorular sorar ve karşılığında ahşap ve gizemli dolabından çıkardığı Milka çikolatalardan hediye ederdi. İçinde on tane olmasına rağmen hiç bitmeyen çikolata kutularının nafakası niteliğinde bir tane çikolatayı alabilmek için sorulan soruya düşündüğünüz cevaplar, şimdinin çok çekirdekli işlemcilerinin ürettiği algoritmalarla boy ölçüşebilecek düzeyde çeşitli ve mantıklıydı. Okula dair en önemli hedefim o çikolatayı o gün kazanabilmekti galiba. Ama şunu bugün çok daha iyi idrak edebiliyorum ki o çikolatalar çok şey öğretti. Mesela mücadele duygusunu, doğru cevap veremediğinde kaybetmenin verdiği moral bozukluğunu, aslında onun kendimin değil başkalarının da hakkı olabileceğini, çalışmadığın takdirde birilerinin ona sahip olacağını… Ve en önemlisi eğitimin içerdiği bilgileri o çikolata sayesinde edindim galiba. Bir bakıma günümüz modern dünyasında popüler olan, hissettirmeden aksiyon içinde öğret, parolasını gerçekleştiriyordu. Her ne kadar afili arayüzlere sahip mobil uygulamalara benzemese de…
Şuan nerdedir, ne işle meşguldür bî-haber olduğum ve hatta ismini bile bilmediğim öğretmenime şükranlarımı sunmanın en büyük sebebi de tek karne dönemlik süre için girdiği hayatımızda güzel izler bırakmasıdır. Örneğin; karnelerin elle doldurulduğu ve e-okul gibi sistemlerin esamesinin okunmadığı zaman diliminde, öğretmenim ne alacağız (takdir-teşekkür) sualine serin kanlılıkla ve ağır başlı bir edayla verdiği: “Siz daha iyi bilirsiniz.” cevabı birkaç gecenin uykusunuz endişeli geçmesine sebep olsa da karne günü yaşadığımız mutluluğu kamçıladığı aşikardır.
Şimdi konumlar değişti ama karne gününe az bir süre kala hiçbir öğrencide o heyecanı görememek şaşırtıcı. Bunun sebebi tamamen e-okul sisteminden kaynaklanmadığı kanaatindeyim. Zira öğrencinin belge almak için çok gayret göstermesine gerek yok. Çünkü gerek eğitim sistemi gerek de öğretmen davranışları onların heyecanını çoktan almış bulunuyor. Birkaç saatlik öğretmen odası önü mesaisi bu işler için yeterli olabiliyor.
Şimdi geriye dönüp baktığımızda acaba çikolatayı gözümüzde çok mu büyütmüşüz demekten alıkoyamıyor insan kendini. Muhakkak ki çikolata olmasaydı okul yolu o kadar zevkli olmazdı.
Çikolata için teşekkür ederim öğretmenim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir