Edebiyatın Mahiyeti (Kapsamı)

Edebiyatın kapsamını belirlemeden önce “edebiyat nedir?” sorusuna cevap vermemiz edebiyatın kapsamını belirlememizde bize fayda sağlayacaktır. Edebiyat nedir, sorusu da yüzyıllardır tartışılagelmiş ve kesin bir tanım yapılamamış ve hâlâ da üzerinde düşünülen bir kavramdır. Birkaç tanım yazarak bunu daha iyi anlayabiliriz. Örneğin:

  • Edebiyat, bir anlatım biçimidir. Düşünce ve duyguları etkili bir biçimde anlatma sanatıdır.
  • Basılmış olan her şey.
  • Edebî şekil ve ifade yönünden dikkate değer olan büyük kitaplardır.
  • Edebiyat, estetik yani sanatsal doyum sağlamak amacı güden; düşünce ve duyguları güzel ve etkili bir biçimde ifade eden dilin konuşma ve düzyazı dilinden farklı yanlarını ortaya koyan ve dili de araç değil amaç olarak kullanan kurmaca bir anlatım biçimidir.

Edebiyat kavramı hakkında belki yüzlerce tanım yapılabilir. Çünkü soyut bir kavram olduğundan hemen hemen her sanatkâr kendince bir edebiyat tanımı yapmıştır. Ama bu tanımların ortak noktaları da yok değildir. İnsanî yetilere yer verilmesi hemen hemen tüm tanımların ortak yanıdır.

Bu konuda görüş bildirenlerin itilaflı oldukları bir diğer konu ise “Bir metnin edebiyat yapıtı sayılabilmesi için sanat değeri taşıması gerekir.” görüşüdür. Burada önemli olan nokta hangi metinlerin sanat değeri taşıyıp taşımadığı konusudur. Sanat değeri olan bilimsel metinlere rastlanabildiği gibi sanat derecesine yükselemeyen şiirler de mevcuttur. Bu doğrultuda düşünülecek olursa sanat eserine kriter belirleme konusunda estetik kuramına başvurmak gerektiği kanaatindeyim.

İlk estetik kuramcı kabul edilen Alman düşünür Kant, bu konuda sistemli çalışmaya gitmiştir. Kant’a göre bir metnin sanat metni sayılabilmesi için “çıkar gözetmemesi” gerekmektedir. Yani sırf sanat yapmak için icra edilmiş olması gerekir. Bu küçük çocukların mahalle aralarında oynadıkları masum oyunlara benzetilebilir. Bu oyunlardan maksat sadece oyun oynamaktır. Bu oyunlarda doktor olanla, işçi olan arasında hiçbir sınıf farkı yoktur. Amaç sadece zevk almaktır. Oyun oynanılır ve biter. Netice kazanan veya kaybeden yoktur. Kant’ın görüşü de muhtelif sebeplerle eleştirilebilir. Bunlardan biri aşırı “hazcı” bir düşüncenin varlığıdır. Bir diğeri ise değişen estetik görüşlerine göre yeniden şekillenememesidir. Yani günümüzde güzel olan yıllar sonra güzel kalabilecek midir? Oysa bütün insanlar gibi sanat da ölümlüdür.

Recaizade Mahmut Ekrem şiirin sınırlarını çizerken; “Her güzel şey şiirin konusudur.” demiştir ve döneminde şiirin konusunun genişlemesine katkıda bulunmuştur. Ama yıllar geçtikçe bu sınırların şiiri çevreleyemeyeceği anlaşılmıştır. Çünkü güzellik de görecelidir. Ayrıca kötü durumların şiirle anlatılması bu eserin şiir olmadığı yargısına yol açmasıdır. Örneğin ölüm konusu pek çoğumuza güzel gelmeyebilir. Ama Abdülhak Hamit Tarhan bu güzel olmayan konuyu Makber şiirinde “ne de güzel” anlatmıştır. Servet-i Fünun dönemine geldikten sonra artık “her şey şiirin konusu olabilir.” düşüncesi ön plana çıkmıştır.

İşte yukarıda da görüldüğü gibi hangi metnin edebiyat metni olup, hangi metnin edebiyat metni olmadığı konusunda görüş ayrılıkları yüzyıllardır süre gelmiş ve hâlâ ortak bir kanıya varılamamıştır. Bu sebeple edebiyatın inceleme alanı yani kapsamı hakkında itilafa düşülmeyen ve herkesin incelediği konuları sıralayacak olursak:

  • Edebî dönemler
  • Şairler ve yazarların hayatları
  • Şairler ve yazarların edebî kişilikleri
  • Şairlerin ve yazarların eserleri
  • Edebî dönemlerin belirleyici özellikleri
  • Edebiyatı etkileyen tarihî olaylar
  • Dönemin siyasî olayları
  • Dönemin sosyal olayları
  • Edebî türlerin gelişimi

Sıraladığımız bu başlıklar edebiyat araştırmacılarının üzerinde görüş birliğine vardıkları ve yöneldikleri çalışma alanlarıdır. Edebiyatın kapsamını da bu maddelerde belirttiğimiz unsurlarla çizebiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir