Âşıklık Geleneğinde Mahlas Alma

   Türk edebiyatı süreç içerisinde dallanıp budaklanırken, edebiyat dallarının –dîvan ve âşık edebiyatı- ortak noktası olarak mahlas alma özelliği karşımıza çıkmaktadır.
  Mahlas alma, yukarıda belirttiğim edebiyat dallarının şairlerince benimsenen, eserlerinde kendi adları yerine kullandığı takma adlardır. Âşıklık geleneğinde bu mahlas kullanma, bir kural olarak karşımıza çıkmaktadır.
   Halâs kökünden gelen mahlas kelimesi sözlükte “kurtulacak yer” anlamını içermektedir. Ayrıca temizlik, gönül saflığı anlamlarına gelen bu kelimelerin diğer bir adı da tapşırma demektir. Türkçe olan tapşırma kelimesi de dışarıya vurma, kendini belirtme anlamına gelmektedir.
   Âşık şiirlerinde mahlaslar son dörtlükte geçmektedir. Bu mahlasın kullanılış amacı ise, zihin hüneri, göz nuru şiirlerin kime ait olduğun bilinmesi, söyleyenin karıştırılmaması içindir.
   Mahlas kullanma geleneğini -kesin olarak bilinmemekle birlikte- Pratyaya Srı, Kamala Srı,  Sılıg Tigin tarafından kullanıldığı ve İslamiyetin ardından yaygınlık kazandığı bilinmektedir.
   13. ve 14. yüzyıllara gelindiğinde mahlas alma geleneği artık sistemleşmiştir. Her şiirin sonunda mahlasına yer veren şair, zamanla gerçek isminden sıyrılır ve mahlasıyla anılmaya başlar. Örneğin; Muhammet Reşat BÜYÜKGEDİK isimli âşığımızın ismini zamanla unutulmuş ve Âşık Şefkati ismyle anılmaya başlanmıştır.
   Mahlaslar genellikle usta bir şair tarafından verilir. Yukarıda ismini zikrettiğimiz aşığımız Şefkati 1980 yılında katıldığı Konya Âşıklar Bayramında, Fevzi Halıcı’nın kendisini bir imtihana tâbî tutarak karşılığında mahlas olarak Şefkati adını almıştır.
     Günümüz usta-çırak ilişkisinin zayıflaması üzerine âşıklar mahlaslarını kendileri almaktadır.
   Bazı âşıklar da gördükleri rüyalar neticesinde mahlas almaktadırlar. Bazı âşıklar ise ad ve soyadlarını mahlas olarak kullanmaktadırlar.
    Sonuç olarak mahlas alama geleneği, Ortaasya Türk geleneğinden filizlenen mahlas alma âdeti günümüze kadar süre gelen bir özelliktir. Şiirlerin anonim özelliğine dönüşmeden âşıklarının bilinmesinin sağlaması yanında âşıkların isimlerinin yüzyıllar boyunca zihinlerde yer tutmasını sağlayan bir gelenektir.
     Son söz olarak bir aşığın mahlasını yine kendine söyletmeli diyoruz ve Âşık Şefkatinin bir şiirine yer veriyoruz.

Kaynaklar:
1-Âşıklık Eleneği ve Âşık Edebiyatı- Erman ARTUN, Akçağ Yayınevi, Ankara 2001
2- Başı Sarıklı Ayağı Çarıklı Halk Halk Ozanı Aşık Şefkati, Hüseyin UYSAL, Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir